Kategoriler
Ramazan

Sofralar Cansuyu ile bereketleniyor

Sofralar Cansuyu ile bereketleniyor

Cansuyu Derneği, Ramazan aylarında Türkiye’de ve dünyanın dört bir tarafında İslam Alemiyle Ramazan’ın bereketini paylaşıyor. Cansuyu, dünyanın çeşitli bölgelerindeki mülteci kamplarında yardımlarını yoğunlaştırırken bu kamplarda gıda dağıtımı yapıp iftar organizasyonları düzenliyor.

Cansuyu DerneÄŸi, Ramazan aylarında Türkiye’de ve dünyanın dört bir tarafında İslam Alemiyle Ramazan’ın bereketini paylaşıyor. Cansuyu, dünyanın çeÅŸitli bölgelerindeki mülteci kamplarında yardımlarını yoÄŸunlaÅŸtırırken bu kamplarda gıda dağıtımı yapıp iftar organizasyonları düzenliyor. Cansuyu DerneÄŸi, Ramazan ayında yetimleri de unutmuyor. Türkiye genelinde de gıda dağıtımı ve iftar organizasyonlarıyla Ramazan’da ihtiyaç sahiplerine ulaÅŸan Cansuyu, Ramazan’ın bolluk ve bereketini ihtiyaç sahipleriyle paylaşıyor.

Yetimler unutulmuyor

KurulduÄŸu günden beri yetimlere kol kanat geren Cansuyu, Ramazan’da da onları sahipsiz bırakmıyorı. Gazze’ye yapılan son saldırıların ardından yetim kalan Gazzeli çocuklar için baÅŸlatılan ve ‘Bir yetime de siz sahip çıkın’ sloganıyla yürütülen yetim projesi Ramazan’da da sürdürülüyor. Yurt içinde ve yurt dışında Cansuyu’nun sahip çıktığı yetimlere saÄŸlanan ayni ve nakdi destekle onlara yalnız olmadıkları hissettiriliyor. Cansuyu, Ramazan yardımları kapsamında Azerbaycan’ın BaÅŸkenti Bakü’deki yetimleri de unutmuyor. Bölgedeki yetimlere gıda dağıtımı gerçekleÅŸtiren Cansuyu ekipleri, ÅŸehit ve gazi ailelerine de yardım götürüyor. 400 yıllık mücadelenin arkada bıraktığı yetimler ve bu mücadeleye çeÅŸitli uzuvlarını feda eden engelliler Cansuyu’nun yaptığı yardımlarla unutulmamanın sevincini yaşıyorlar.  

Mültecilere Cansuyu ulaşıyor

Cansuyu DerneÄŸi, yurtlarından uzaklaÅŸtırılan mültecileri ve kendi ülkelerinde mülteci durumuna düÅŸen mazlumları Ramazan’da yalnız bırakmıyor. Cansuyu, açlık ve yoksulluÄŸun yanında çatışmalar ve doÄŸal afetlerle de mücadele eden Somali, Suriye, Pakistan, Nijer gibi birçok ülke ve bölgeye yardım götürüyor.

Lübnan’da bulunan Filistinli ve Suriyeli mültecilerin barındığı kamplara ulaÅŸan Cansuyu ekipleri, Ramazan’ın bereketini mültecilerle paylaşıyor.  Çeçenistan sınırında savaÅŸ maÄŸduru mültecilerin yaÅŸadığı Pankisi Vadisi’ne yardımlarını ulaÅŸtıran Cansuyu, bu bölgede binlerce kiÅŸiye gıda yardımında bulunuyor. SavaÅŸ tehdidi ve kötü yaÅŸam koÅŸulları ile mücadele eden Çeçen mülteciler Cansuyu’nun dağıttığı kumanyalarla iftarlarını açıyorlar.

Türkiye’deki yardımlar devam ediyor

Yurt dışındaki yardım faaliyetlerinin yanında yurt içinde de Ramazan yardımlarını sürdüren Cansuyu DerneÄŸi ihtiyaç sahiplerini Ramazan’da da yalnız bırakmıyor. Sıcak yemek dağıtımları gerçekleÅŸtiren dernek Türkiye genelinde dağıttığı kumanya paketleriyle muhtaçların iftarlarını bereketlendiriyor. Aralarında okula yeni baÅŸlayacak öÄŸrencilerin de bulunduÄŸu ihtiyaç sahiplerine bayramlık giyecek yardımında bulunan Cansuyu, büyük-küçük herkese bayram sevinci yaÅŸatmaya devam ediyor. 

Zekât En Güzel Sosyal Yardımlaşmadır

Zekât En Güzel Sosyal Yardımlaşmadır

Namazı kılın zekâtı verin. Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önden gönderdiğiniz her iyiliği Allah katında daha iyi ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir

Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de ÅŸöyle buyuruyor:

"Namazı kılın zekâtı verin. Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önden gönderdiÄŸiniz her iyiliÄŸi Allah katında daha iyi ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Åžüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir."

"Zekât"ın sözlük anlamı; artma, çoÄŸalma ve temizliktir. Dindeki anlamı ise, müslüman zenginlerin seneden seneye mallarının bir bölümünü yoksullara vermeleridir.

Sözlük ve dindeki anlamı bu olan zekât, hicretin ikinci yılında farz olmuÅŸ, malî bir ibadettir. Farziyeti, kitap, sünnet ve icma' ile sabittir.

Zekât, İslâm'ın beÅŸ temel ibadetinden biridir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde zekât, namaz ile birlikte anılmış,"Namazı kılınız, zekâtı veriniz" buyurulmuÅŸtur.

İslâm'ın beÅŸ temel ibadet üzerine kurulduÄŸunu söyleyen Peygamberimiz, zekâtın, bu temel ibadetlerin üçüncüsü olduÄŸunu bildirmiÅŸtir.

Zekât, kiÅŸinin isteÄŸine bırakılmış bir yardım deÄŸil, yoksulun, zenginin zimmetindeki hakkı ve zenginin yerine getirmek mecburiyetinde olduÄŸu bir görevdir.

Kur'an-ı Kerim'de ÅŸöyle buyurulmuÅŸtur:

"Onların (zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır."

Ayeti Kerime'de sözü edilen hak, zekât hakkıdır.

İbn Abbas (r.a.) tan rivayete göre, ÅŸöyle demiÅŸtir: Peygamberimiz Muaz İbn Cebel'i Yemen'e vali ve hâkim olarak gönderirken ona ÅŸu talimatı vermiÅŸtir:

"Ey Muaz, Yemen halkını, önce Allah'tan baÅŸka bir tanrı olmadığına, benim de Allah'ın elçisi olduÄŸumu bilmeye ve tanımaya davet et. EÄŸer bunu kabul ederlerse, bu defa onlara gece ve gündüz kendilerine beÅŸ vakit namazın farz kılındığını öÄŸret. EÄŸer bunu kabul ederlerse, bu defa onlara, Allah'ın kendilerine mallarından zekâtı farz kıldığını haber ver. Bu zekât, zenginlerinden alınır ve yoksullarına verilir."

Zekât, en güzel sosyal yardımlaÅŸmadır. Yüce dinimiz, sosyal yardımlaÅŸmaya büyük önem vermiÅŸtir. ÇeÅŸitli vesileler ile zenginlerin, yoksulları görüp gözetmelerini emretmiÅŸtir. Zenginlere zekât yükümlülüÄŸü getirmekle de bu yardımlaÅŸmayı sistemleÅŸtirmiÅŸtir. Zengin, her yıl malının belli bir bölümünü yoksullara vermek durumundadır. Bundan daha iyi bir yardımlaÅŸma düÅŸünülemez.

Zekatın faydaları nelerdir?

Zekatın faydaları nelerdir?

Zekâtın pek çok yararları vardır. Bunlardan bazılarına işaret etmek yerinde olur.

 

Zekâtın pek çok yararları vardır. Bunlardan bazılarına iÅŸaret etmek yerinde olur.

a. Zekât bir temizliktir. Hem malı temizler, hem de mal sahibinin gönlünü arıtır, ahlakını yükseltir. Çünkü zekât,malın kiridir. Mal bu kirden ancak onu çıkarıp yoksula vermekle temizlenmiÅŸ olur. Bunun gibi hasislik ve cimrilik de gönülde bir Iekedir. Zekât insanın bu sevilmeyen huydan kurtulmasını ve ahlâken yükselmesini saÄŸlar.

"Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekât al; zekât, onların mallarını temizler, vicdanlarını arıtır."

 Ayeti kerimesi zekâtın bu faydasını özet olarak bildirmektedir.

b. Zekat malı bereketlendirir ve çoÄŸalmasını saÄŸlar. Mallarının zekâtını verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Bunda sevindirilen yoksul gönlünün büyük rolü olduÄŸunda ÅŸüphe yoktur. Zaten zekât kelimesinin sözlük anlamı da bunu göstermektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

"Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir." buyurulmuÅŸtur.

Bir baÅŸka âyeti kerime de ÅŸöyledir:

"Her kim malındaki Allah hakkını verir, (cimrilikten) sakınır ve (verdiÄŸinin yerine daha iyisinin verileceÄŸine) inanırsa, artık biz bu kimseye muhakkak vicdan rahatı verir ve ahiret mutluluÄŸunu kolay kılarız. Kim cimrilik eder, kendini müstaÄŸni (ihtiyacı yok) sayar ve en güzel olanı da yalanlarsa (cennet nimetleri ile ihsan sahibi kiÅŸileri bekleyen sonucun daha güzel olacağı gereÄŸine ''yalan'' derse) biz de onu en zor olana hazırlarız. DüÅŸtüÄŸü zaman da malı kendisine hiçbir fayda vermez."

Bir kudsî hadiste Allah Teâlâ ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:

"Ey kulum, sen yoksullara sadaka ver ki, ben de sana vereyim."

Peygamberimiz, malının zekâtını verenlerin mallarının artırılması için meleklerin de ona dua edeceklerini bildirmiÅŸ ve ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:

"Her sabah iki melek iner. Birisi, "Allah'ım, sadaka verenin malına bolluk ver." der, diğeri de, Allah'ım, sadaka vermeyenin malını yok et der."

c. Zekât, Allah'ın verdiÄŸi servete bir teÅŸekkürdür. İnsan, küçük bir ikramını gördüÄŸü kimseye karşılık vermek için vesile ararken, sayılamayacak kadar nimetlerine eriÅŸtiÄŸi yaratıcısına ÅŸükretmek istemez mi? Elbette ister. Kendisini yaratan ve pek çok Iütuflarda bulunan Allah'a her zaman ve her vesile ile ÅŸükretmek ve hoÅŸnutluÄŸunu kazanmak ister. Böyle bir teÅŸekkür, aynı zamanda o malın artmasına da sebep olur. Nitekim Allah Teâlâ:

"EÄŸer ÅŸükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım. Ve eÄŸer nankörlük ederseniz, hiç ÅŸüphesiz azabım çok ÅŸiddetlidir." buyurmuÅŸtur. Demek ki, ÅŸükreden kendi yararı için ÅŸükretmiÅŸ, nankörlük eden de kendi zararı için nankörlük etmiÅŸ olur. Çünkü Allah'ın hiçbir ÅŸeye ihtiyacı yoktur.

Peygamberimiz, dünya malının yeÅŸil ot gibi çekici ve tatlı olduÄŸunu; bu maldan yetime, vatanından uzakta kalanlara ve yolda kalmışlara sadaka veren zengin müslümanın ne hayırlı kiÅŸi olduÄŸunu; onu haksız olarak alan, meÅŸrû olmayan yollardan kazanan kimsenin ise, yiyip yiyip doymayan bir obur olduÄŸunu ve bu malın, onun aleyhinde kıyamet günü ÅŸahitlik yapacağını, bildirmiÅŸtir.

d. Zekât, mala olan hırsı azaltır. Her ÅŸeyin zararlı olduÄŸu gibi,mala karşı aşırı istek de zararlıdır. Böyle haris olan kimse meÅŸrû ve gayr-ı meÅŸrû demeden malını çoÄŸaltmaya çalışır. Kazandığı mal ile ne çevresindeki yoksullara yardım eder, ne de hayır kurumlarına destek olur. O sadece kazanmayı bilir ve nihayet kazandığı mal ile hiçbir iyilik yapmadan, toplum ve insanlığın hayrına olacak bir hizmette bulunmadan ömrünü tamamlamış olur. İşte böyle bir hırs içerisinde olan kimse ile ilgili olarak bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor:

"AdemoÄŸlunun iki dere dolu malı olsa bir üçüncüsünü ister. AdemoÄŸlunun bu muhteris gönlünü topraktan baÅŸka bir ÅŸey doldurmaz. Åžu kadar ki (ihtirastan nefret edip) tövbe eden kiÅŸinin tövbesini Allah kabul eder."

Peygamberimiz bu hadisi ÅŸerifle, insanlık onuruna zarar verecek ÅŸekilde mala olan aşırı isteÄŸin zararlı olduÄŸunu bildirmektedir. Yoksa mal kazanmak ve ihtiyaç zamanı için mal biriktirmek, övülen bir davranıştır.

e. Zekât, yoksulun ahlâkını olumlu ÅŸekilde etkiler. Geçim sıkıntısı çeken kimse karnını doyurmak için Allah korusun her ÅŸey yapabilir, kötü yollara düÅŸebilir. Bunun için bizzat Peygamberimiz yoksulluktan ve yoksulluÄŸun getireceÄŸi olumsuzluklardan Allah'a sığınmışlardır. Bir hadislerinde de ÅŸöyle buyurmuÅŸlardır:

"Yoksulluktan darlıktan, zilletten, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan Allah'a sığının."

Toplumdaki servet sahipleri yoksullara yardım ellerini uzatacak, mallarının zekâtı ile onlara destek verecek olurlarsa, onları kötü yollara sürüklenmekten ve toplum için problem olmaktan kurtarmış olurlar. Esasen toplumda karnını doyuramayan yoksullar varken,varlıklı kimselerin bunlarla ilgilenmemesi nasıl düÅŸünülebilir? Çevresinde aç insanlar varken nasıl rahat edebilir?

İşte zekât, yoksulların kötü yollara düÅŸmelerini önler. Kötü yollara düÅŸmüÅŸ olanları da düÅŸtükleri çukurlardan kurtarmış olur.

f. Zekât, yoksulun çalışma isteÄŸini artırır. Çünkü almaktan çok vermek daha zevklidir. Bu zevki tatmak için yoksul, çalışmanın, alın teri dökerek kazanmanın gerektiÄŸini anlar ve bu yola yönelir. Elbette iyi niyetle çalışana Allah Teâlâ'nın vereceÄŸinde ÅŸüphe yoktur.

Abdullah İbn Ömer (r.a.) anlatıyor: "Bir defa peygamberimiz minberde sadaka vermekten, teaffüften (kimseden bir ÅŸey istemeyip yokluÄŸa katlanmaktan), dilenmekten söz ediyor ve ÅŸöyle diyordu:

"Veren el, alan elden daha hayırlıdır."

g. Zekât, zengin ile yoksulu birbirine yaklaÅŸtırır. Böylece zengin ile yoksul arasında servet farkından doÄŸabilecek dengesizlikleri ortadan kaldırır. Kur'an-ı Kerim'de konu ile ilgili olarak ÅŸöyle buyuruluyor:

"Böylece o mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaÅŸan bir servet olmaz."

Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur

Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur

Yüce dinimiz, yoksulları ve düşkünleri koruyup gözetmeyi öğütlerken, dilenciliği hoş karşılamıyor. Bir müslümanın kendisini bu şekilde küçük düşürmesini uygun görmüyor. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, dilenmek isteyenlere, geçimlerini temin edecek uygun bir iş bulmalarını tavsiye etmiştir.

 

Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur.

Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor:

Bir gün peygamberimize bir Bedevî gelerek:

- Ey Allah'ın Resûlü, bana bir ibadet tavsiye ediniz ki, ben onu yapınca cennete gireyim, dedi. Peygamberimiz:

- Allah'a ibadet edersin ve O'na hiçbir ÅŸeyi ortak koÅŸmazsın, farz olan (beÅŸ vakit) namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazan orucunu tutarsın. (Böyle yaparsan cennete gidersin), buyurdu. Bedevî:

- Canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bu ibadetlerden baÅŸka fazla bir ibadet yapmam, dedi ve sonra da dönüp gitti. Bunun üzerine Peygamberimiz:

- Kim bir cennetlik görmek isterse ÅŸu temiz simaya baksın, buyurdu.

İşte bu ve daha baÅŸka yararları sebebiyle yüce dinimiz toplumdaki yoksullara ve kimsesizlere yardım için zekâtı farz kılmıştır.

Zekâtın verileceÄŸi yerleri anlatırken, görülecektir ki, zekât birinci derecede yoksullara verilir. Zekât vermekle yükümlü olan kimsenin, bu yoksulu arayıp bulmak görevidir. Yoksul deyince akla dilenci gelir. Halbuki her dilenen yoksul deÄŸildir. Gerçek yoksul, ihtiyaç içinde kıvrandığı halde dilenmekten ve baÅŸkalarına yüz suyu dökmekten utanan iffetli kimsedir. Allah Teâlâ buyuruyor:

"Sadakalar, Allah yolunda kendilerini vakfetmiÅŸ yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaÅŸmazlar. Durumlarını bilmeyen onları hayalarından dolayı zengin sanır. (Ey Muhammed) sen o gibileri yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan bir ÅŸey istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir."

Peygamberimiz de bu konuda ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:

"Kapı kapı dolaşıp halkın kendisine bir iki Iokma verdiÄŸi dilenci yoksul deÄŸildir. Gerçek yoksul, kendisine sadaka vermek için ihtiyacı bilinmeyen ve kendisi de halktan bir ÅŸey istemeyen iffet sahibi kimsedir."

Yüce dinimiz, yoksulları ve düÅŸkünleri koruyup gözetmeyi öÄŸütlerken, dilenciliÄŸi hoÅŸ karşılamıyor. Bir müslümanın kendisini bu ÅŸekilde küçük düÅŸürmesini uygun görmüyor. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, dilenmek isteyenlere, geçimlerini temin edecek uygun bir iÅŸ bulmalarını tavsiye etmiÅŸtir.

Enes İbn Mâlik (r.a.) anlatıyor: "Ensar'dan (Medîne'lilerden) bir zat Peygamberimize gelir, sadaka ister. Kalbi ÅŸefkat ve merhametle dolu olan Peygamberimiz bu zata, evinde bir ÅŸeyi olup olmadığını sorar. Adam, evinde bir çul parçası olduÄŸunu, bunu yere serip yarısının üzerine yattığını, diÄŸer yarısı ile de örtündüÄŸünü, bundan baÅŸka, bir de su kabı bulunduÄŸunu söyler. Peygamberimiz, bunları getirmesini emreder. Adam gider, bunları alıp Peygamberimize getirir ve ne yapacağını merak eder. Peygamberimiz bunları açık artırma ile satlığa çıkarır ve iki dirheme satar. Sonra da bu iki dirhemi adama verir ve bir dirhemle çocuklarına yiyecek satın almasını, kalan öbür dirhemle de bir balta satın alıp getirmesini söyler. Adam, buyurulan iÅŸleri yapar ve baltayı alır gelir. Peygamberimiz bizzat kendileri baltaya bir sap takar, adama verir ve gidip odun toplayıp çarşıya getirip satmasını ve onbeÅŸ güne kadar da ortalıklarda görünmemesini tenbihler. Adam, Peygamberimizin talimatı üzerine hareket eder, odun toplayıp çarşıya getirir ve satmaya baÅŸlar. OnbeÅŸ gün sonra Peygamberimizin yanına gelir. Bu süre içinde 10 dirhem kazandığını, bununla yiyecek ve giyecek satın alıp ihtiyaçlarını gördüÄŸünü söyler. Bunun üzerine Peygamberimiz kendisine:

"Böyle yapmak mı daha iyi, yoksa kıyamet günü alnında dilencilik damgası ile Allah'ın huzuruna gelmek mi daha iyi" buyurur.

Bu rivayette Peygamberimiz, evinde sadece bir çul parçası ile, bir su kabından baÅŸka bir ÅŸeyi olmayan kimsenin bile dilenmesini hoÅŸ karşılamamış ve bu kimseye geçimini saÄŸlayabileceÄŸi bir iÅŸ tavsiye etmiÅŸtir.

Peygamberimiz, inanmış bir insanın dilenerek geçimini temin etmesini niçin hoÅŸ görmüyor? Çünkü insan, Allah'ın en üstün yaratığıdır, onurludur onurlu yaÅŸamalıdır. Dilenmekte yüz suyu dökmek ve baÅŸkasına boyun eÄŸmek vardır. Bu ise onur kırıcı bir davranıştır. Kendisine el uzattığı kimse bir ÅŸey verirse minneti altına girmiÅŸ, vermezse zilletini çekmiÅŸ olur. Bunun için Peygamberimiz:

"Sizden biriniz ipini alıp da daÄŸa gitmesi ve odun demeti yüklenip getirerek onu satması ve Allah Teâlâ'nın bu sûretle o kimsenin yüz suyunu koruması, istediÄŸi verilse de verilmese de, halktan dilenmesinden daha hayırlıdır" buyurmuÅŸ ve hiçbir ÅŸeyi olmayan kimseye seçmesi gereken yolu göstermiÅŸtir.

Hele geçineceÄŸi kadar malı olduÄŸu halde halka el-avuç açıp dilenen kimsenin kıyamet günündeki durumu ise pek acıklıdır. Peygamberimiz buyuruyor:

"Dilenmek, her hangi birinizi o dereceye getirir ki, kıyamet gününde yüzünde et bulunmadığı halde Allah'ın huzuruna çıkarır."

Ramazan’da Cansuyu Umut Oldu

Ramazan’da Cansuyu Umut Oldu

Cansuyu Derneği bu Ramazan’da da ihtiyaç sahibi insanların yanında ve sofrasında oldu. Cansuyu, ‘Bu Ramazan Dünya için bir umut olun..Bu ihtiyacı görmezden gelmeyin’ sloganıyla hareket ederek Ramazan’ın coşkusunu ve bereketini ihtiyaç sahipleriyle paylaştı

 

Cansuyu DerneÄŸi bu Ramazan’da da  ihtiyaç sahibi insanların yanında ve sofrasında oldu. Cansuyu, ‘Bu Ramazan Dünya için bir umut olun..Bu ihtiyacı görmezden gelmeyin’ sloganıyla hareket ederek Ramazan’ın coÅŸkusunu ve bereketini ihtiyaç sahipleriyle paylaÅŸtı.

***

Cansuyu, her Ramazanda olduÄŸu gibi bu Ramazan’da da ihtiyaç sahiplerinin yanında ve sofrasında olma gayreti içerisinde oldu. Hayırsever vatandaÅŸlardan gelen her damla bir deniz, her lokma kocaman bir sofra olarak ihtiyaç sahiplerinin sofralarına zenginlik kattı.

Hayırseverlerin bağışlarını gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaÅŸtırmak için büyük gayret gösteren Cansuyu DerneÄŸi Ramazan boyunca yurt çapında gıda kolileri dağıtarak gerçek ihtiyaç sahiplerinin yanında oldu.  

Özellikle Suriyeli, Çeçen, Somali ve Lübnan’daki mülteci kamplarına sahip çıkan Cansuyu, on binlerce insana umut oldu.

Yurt dışında da çalışmalarını sürdüren Cansuyu, bu Ramazan’da  Afrika’da gıda dağıtımı, iftar organizasyonları ile beraber Çad, Kamerun ve Etiyopya’da su kuyuları açtırarak susuzlukla mücadele eden bölgelere hayat verdi.  Hayırseverlerin bağışlarıyla açılan su kuyularının her birine hayır sahibinin ismi verildi.

Neden Ramazan ayı faziletlidir?

Ramazan ayı neden faziletlidir?

Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır

 

Peygamber efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:

(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, ÅŸeytanlar baÄŸlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koÅŸ, ÅŸer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiÄŸfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(PeÅŸ peÅŸe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiÄŸi içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası maÄŸfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluÅŸtur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i ÅŸahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediÄŸi, kulakların iÅŸitmediÄŸi ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok ÅŸereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, baÅŸka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, baÅŸka aylarda yapılan yetmiÅŸ farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, iÅŸlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı ÅŸerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen ÅŸeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iÅŸ yapabilenlere, bütün sene bu iÅŸleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah iÅŸleyenin bütün senesi, günah iÅŸlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiÄŸi kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduÄŸu iÅŸleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı ÅŸerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her ÅŸeye muhtaç olduÄŸunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inÅŸaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Åžeytanlar, zincirlere baÄŸlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun ÅŸanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduÄŸu, beÄŸendiÄŸi yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiÅŸ olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduÄŸu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i ÅŸeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniÅŸ tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuÅŸmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı ÅŸerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i ÅŸerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuÅŸamaz) buyuruldu. (Tirmizi)

Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.

Fidye

Fidye

Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir.

 

Oruç tutmaya gücü yetmeyen düÅŸkün ve yaÅŸlı kimseler ile iyileÅŸme ümidi olmayan hastalar, Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazanın baÅŸlangıcında verilebileceÄŸi gibi, Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir.

İsterlerse fidyenin hepsini bir fakire topluca verir, ayrı ayrı fakirlere de verebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye gücü yetmiyorsa Allah'tan bağışlanmalarını isterler. Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaÅŸlılar ile iyileÅŸme ümidi olmayan hastalar eÄŸer ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış sayılı

Orucun Sosyal Faydaları

Orucun Sosyal Faydaları nelerdir?

Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da sağladığı çok önemli faydaları vardır.

 

Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da saÄŸladığı çok önemli faydaları vardır.

Oruç, insanın ÅŸefkat ve merhamet duygularını geliÅŸtirerek bunun topluma sevgi ve yardım ÅŸeklinde yansımasını saÄŸlar.

Hayatında açlık nedir bilmeyen bir insan yoksulların çektiÄŸi açlık ve sıkıntıyı gereÄŸi gibi anlayabilir mi? "Bir eli yaÄŸda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çektiÄŸi ızdırabı yüreÄŸinde duyabilir mi?

Elbetteki, gereÄŸi gibi duyamaz.

Fakat oruç tutan kimse açlığın ne demek olduÄŸunu bizzat tatmış olduÄŸundan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak ÅŸefkat ve acıma duyguları geliÅŸir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluÄŸuna katkıda bulunur.

Dinimiz, bütün müslümanları tek bir vücut gibi kabul etmiÅŸ, müslümanların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini istemiÅŸtir.

Peygamberimizin, "Yanıbaşında komÅŸusu aç olduÄŸu halde tok yaÅŸayan, olgun mü'min deÄŸildir" 33anlamındaki sözü, konunun önemini açık bir ÅŸekilde ortaya koymaktadır.

Bizim için en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz insanların en cömerdi idi.

Ramazan ayında cömertliÄŸi doruk noktasına ulaşır, elinde ne varsa yoksullara dağıtırdı.

Peygamberimizin saygı deÄŸer eÅŸi Hz. AiÅŸe diyor ki: "Allah'ın Rasûlü üç gün peÅŸpeÅŸe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Lâkin o, yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi." 34

Onun ahlâk ve fazilet dolu yaÅŸayışını örnek alan müslümanlarda da aynı davranışları görüyoruz.

Hz. Ömer'in halifeliÄŸi zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuÅŸtu. Ömer, "ihtiyaç sahipleri bize gelsin" diye halka duyuru yapmış; kendisi de, müslümanlar bolluÄŸa kavuÅŸuncaya kadar ekmekle beraber zeytin yağından baÅŸka katık yemeyeceÄŸine yemin etmiÅŸti.

Fitre (Fıtır Sadakası)

Fitre (Fıtır Sadakası)

Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarı malı veya onun değerinde parası olan müslümanın fıtır sadakası vermesi vaciptir. Buna kısaca "Fitre" denir.

 

Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından baÅŸka nisap miktarı malı veya onun deÄŸerinde parası olan müslümanın fıtır sadakası vermesi vaciptir.

Buna kısaca "Fitre" denir. Fıtır sadakasının vacip olması için, zekâtta olduÄŸu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı nitelikte olması ÅŸart deÄŸildir.

Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramdan önce verilmesi iyidir. Bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Dinî ölçülere göre zengin olan kimsenin, hem kendisinin hem de erginlik çağına gelmemiÅŸ olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.

Fakir olan çocuÄŸun babası ölmüÅŸ veya fakir ise babasının babası, torununun fitresini verir.

Bir kimse karısının ve büyük çocuklarının fitresini vermekle mükellef deÄŸildir. Bunlar zengin iseler fitrelerini kendilerinin vermesi lâzımdır.

Karısının ve aile içindeki büyük çocuklarının fitrelerini onların izni olmadan verebilir. Aile içinde olmayan büyük çocukların fitrelerini ise onların izni ile verebilir. Bir kimse babasının ve anasının fitrelerini vermekle yükümlü deÄŸildir.

Fitre Åžu Dört Cins Yiyecek Maddesinden AÅŸağıdaki Miktarlarda Verilir:

Cinsi: Miktarı:

1. BuÄŸday 1460 Gram (520 dirhem)

2. Arpa 2920 Gram (1040 dirhem)

3. Kuru Üzüm 2920 Gram (1040 dirhem)

4. Hurma 2920 Gram (1040 dirhem)

Bu gıda maddelerinin kendileri verilebileceÄŸi gibi, para olarak deÄŸerleri de verilir. Hangisi fakirin yararına ise onu vermek daha uygundur. Bir fitre yalnız bir fakire verilir, ikiye bölünmez. Bir fakire birden fazla fitre verilebilir. Fitre niyet edilerek verilir. Ancak bunun fitre olduÄŸunu fakire söylemek gerekmez. İçinden niyet etmesi yeterlidir.

Zekât hangi fakirlere verilirse fitre de onlara verilir. Bir özürden dolayı Ramazanda oruç tutmayanlar da, nisap miktarı mal veya paraya sahip iseler fitrelerini vermekle yükümlüdürler.

Varlıklı müslümanlar fitre vermek suretiyle fakirlere bayram sevincini tattırırlar. Böylece, hem borcunu ödemiÅŸ hem de sevap kazanmış olurlar.

Fitre vermek, orucun kabul edilmesine, ölümün ÅŸiddetinden ve kabir azabından kurtulmaya vesile olur.

Ramazan Haberleri

1    2    3    4    5    »