Kategoriler
Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur

Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur

Yüce dinimiz, yoksulları ve düşkünleri koruyup gözetmeyi öğütlerken, dilenciliği hoş karşılamıyor. Bir müslümanın kendisini bu şekilde küçük düşürmesini uygun görmüyor. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, dilenmek isteyenlere, geçimlerini temin edecek uygun bir iş bulmalarını tavsiye etmiştir.

 

Zekât, müslümanın cennete girmesine sebep olur.

Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor:

Bir gün peygamberimize bir Bedevî gelerek:

- Ey Allah'ın Resûlü, bana bir ibadet tavsiye ediniz ki, ben onu yapınca cennete gireyim, dedi. Peygamberimiz:

- Allah'a ibadet edersin ve O'na hiçbir ÅŸeyi ortak koÅŸmazsın, farz olan (beÅŸ vakit) namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazan orucunu tutarsın. (Böyle yaparsan cennete gidersin), buyurdu. Bedevî:

- Canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bu ibadetlerden baÅŸka fazla bir ibadet yapmam, dedi ve sonra da dönüp gitti. Bunun üzerine Peygamberimiz:

- Kim bir cennetlik görmek isterse ÅŸu temiz simaya baksın, buyurdu.

İşte bu ve daha baÅŸka yararları sebebiyle yüce dinimiz toplumdaki yoksullara ve kimsesizlere yardım için zekâtı farz kılmıştır.

Zekâtın verileceÄŸi yerleri anlatırken, görülecektir ki, zekât birinci derecede yoksullara verilir. Zekât vermekle yükümlü olan kimsenin, bu yoksulu arayıp bulmak görevidir. Yoksul deyince akla dilenci gelir. Halbuki her dilenen yoksul deÄŸildir. Gerçek yoksul, ihtiyaç içinde kıvrandığı halde dilenmekten ve baÅŸkalarına yüz suyu dökmekten utanan iffetli kimsedir. Allah Teâlâ buyuruyor:

"Sadakalar, Allah yolunda kendilerini vakfetmiÅŸ yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaÅŸmazlar. Durumlarını bilmeyen onları hayalarından dolayı zengin sanır. (Ey Muhammed) sen o gibileri yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan bir ÅŸey istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir."

Peygamberimiz de bu konuda ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:

"Kapı kapı dolaşıp halkın kendisine bir iki Iokma verdiÄŸi dilenci yoksul deÄŸildir. Gerçek yoksul, kendisine sadaka vermek için ihtiyacı bilinmeyen ve kendisi de halktan bir ÅŸey istemeyen iffet sahibi kimsedir."

Yüce dinimiz, yoksulları ve düÅŸkünleri koruyup gözetmeyi öÄŸütlerken, dilenciliÄŸi hoÅŸ karşılamıyor. Bir müslümanın kendisini bu ÅŸekilde küçük düÅŸürmesini uygun görmüyor. Bunun içindir ki, Peygamberimiz, dilenmek isteyenlere, geçimlerini temin edecek uygun bir iÅŸ bulmalarını tavsiye etmiÅŸtir.

Enes İbn Mâlik (r.a.) anlatıyor: "Ensar'dan (Medîne'lilerden) bir zat Peygamberimize gelir, sadaka ister. Kalbi ÅŸefkat ve merhametle dolu olan Peygamberimiz bu zata, evinde bir ÅŸeyi olup olmadığını sorar. Adam, evinde bir çul parçası olduÄŸunu, bunu yere serip yarısının üzerine yattığını, diÄŸer yarısı ile de örtündüÄŸünü, bundan baÅŸka, bir de su kabı bulunduÄŸunu söyler. Peygamberimiz, bunları getirmesini emreder. Adam gider, bunları alıp Peygamberimize getirir ve ne yapacağını merak eder. Peygamberimiz bunları açık artırma ile satlığa çıkarır ve iki dirheme satar. Sonra da bu iki dirhemi adama verir ve bir dirhemle çocuklarına yiyecek satın almasını, kalan öbür dirhemle de bir balta satın alıp getirmesini söyler. Adam, buyurulan iÅŸleri yapar ve baltayı alır gelir. Peygamberimiz bizzat kendileri baltaya bir sap takar, adama verir ve gidip odun toplayıp çarşıya getirip satmasını ve onbeÅŸ güne kadar da ortalıklarda görünmemesini tenbihler. Adam, Peygamberimizin talimatı üzerine hareket eder, odun toplayıp çarşıya getirir ve satmaya baÅŸlar. OnbeÅŸ gün sonra Peygamberimizin yanına gelir. Bu süre içinde 10 dirhem kazandığını, bununla yiyecek ve giyecek satın alıp ihtiyaçlarını gördüÄŸünü söyler. Bunun üzerine Peygamberimiz kendisine:

"Böyle yapmak mı daha iyi, yoksa kıyamet günü alnında dilencilik damgası ile Allah'ın huzuruna gelmek mi daha iyi" buyurur.

Bu rivayette Peygamberimiz, evinde sadece bir çul parçası ile, bir su kabından baÅŸka bir ÅŸeyi olmayan kimsenin bile dilenmesini hoÅŸ karşılamamış ve bu kimseye geçimini saÄŸlayabileceÄŸi bir iÅŸ tavsiye etmiÅŸtir.

Peygamberimiz, inanmış bir insanın dilenerek geçimini temin etmesini niçin hoÅŸ görmüyor? Çünkü insan, Allah'ın en üstün yaratığıdır, onurludur onurlu yaÅŸamalıdır. Dilenmekte yüz suyu dökmek ve baÅŸkasına boyun eÄŸmek vardır. Bu ise onur kırıcı bir davranıştır. Kendisine el uzattığı kimse bir ÅŸey verirse minneti altına girmiÅŸ, vermezse zilletini çekmiÅŸ olur. Bunun için Peygamberimiz:

"Sizden biriniz ipini alıp da daÄŸa gitmesi ve odun demeti yüklenip getirerek onu satması ve Allah Teâlâ'nın bu sûretle o kimsenin yüz suyunu koruması, istediÄŸi verilse de verilmese de, halktan dilenmesinden daha hayırlıdır" buyurmuÅŸ ve hiçbir ÅŸeyi olmayan kimseye seçmesi gereken yolu göstermiÅŸtir.

Hele geçineceÄŸi kadar malı olduÄŸu halde halka el-avuç açıp dilenen kimsenin kıyamet günündeki durumu ise pek acıklıdır. Peygamberimiz buyuruyor:

"Dilenmek, her hangi birinizi o dereceye getirir ki, kıyamet gününde yüzünde et bulunmadığı halde Allah'ın huzuruna çıkarır."